Din ve bilim arasındaki
ilişki birbiriyle uyumludur bilimin deneylerle ve uzun süreçler sonunda ortaya
çıkardığı bilimsel teoremler buluşlar keşifler din ile tamamen uyum
içerisindedir biri diğeri ile çelişmemektedir. Dine inananlar bilimi göz ardı
etmeden doğanın tüm kanunları ve sistemleri arkasında akıllı bir dizaynın ve
bir yaradılışın olduğuna inanır.Bilimi dinle savaşmak için bir araç olarak
görmeyen tam tersine dini de objektif olarak değerlendirip her ikisinide bir
değer olarak gören ve uyumu fark eden
toplumlar her zaman en ileri toplumlar olmuşlardır
Din ve bilimin kaynağı aynı mıdır?Dinin kaynağı ilahîdir, . Allah’ın kendi gönderdiği buyruklar neticesinde din oluşmuştur. Bilim, Allah’ın yarattığı evreni ve hayatı, yine onun verdiği akıl sayesinde incelediğinden ilahî yönü olmakla din ile beraberdir.
|
De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın
da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı
şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
Ankebut 20. Diyanet işleri meali,
|
Yani Kuranda
Allah bizleri bilimsel araştırma yapmaya teşvik etmektedir.( Din ve Bilim bağlantılıdır sonucu ortaya
çıkmaktadır.Din ve bilim arasında bir çatışma değil tam tersine bir uyum vardır
Cübbeli gibilerin dediği gibi değildir İslam bilimi emretmektedir.)
Kuranın bir çok
ayetinde “Düşünmek” ile alakalı ifadeler geçmektedir.;
Ali imran / Ayet 65: …Siz hiç düşünmüyor musunuz?
Enam / Ayet 80: …Hiç düşünmez misiniz?
Yazımıza birkaç
örnekler ile devam etmek lazım.Mesela Bilim insanları, evrenin oluşumu hakkında tarih boyunca değişik
görüşler ortaya atmıştır. Fakat bu görüşler incelendiği zaman hepsinin temelde
iki farklı modelden birini savunduğu görülür. Bunlardan birincisi 1600'Iü
yıllarda Newtonın ortaya attığı, hareketsiz ve başlangıcı olmayan evren
görüşüdür. Bu
görüşe göre evren, sonsuzdan beri var olmuştur ve sonsuza kadar da varlığını ve
şu anki halini koruyacaktır(Ünlü filozof olan Aristo da evrenin ezelden beri
var olduğunu ve sonsuza kadar var olacağını düşünüyordu). İkincisi ise
günümüzde; çoğu bilim insanı tarafından kabul gören, evrenin bir başlangıcının olduğu görüşüdürKur’anda Zariyat 47 ‘de ““Göğe gelince, biz onu ellerimizle kurduk, biz elbette
genişleticileriz” ifade yer almaktadır.
Şimdi kuranın bu ifadesinin
modern bilimle nasıl bir uyum içerisinde olduğundan bahsedecğeim.
Ayette “Evren, gök” diye
çevirdiğimiz kelime Arapça “sema” kelimesidir. Bu kelime aynı Türkçe’deki “gök”
kelimesi gibi hem Evren’i, hem Dünya’nın tavanını ifade eder. Yeryüzünün üstünün
tümü “sema” diye adlandırılır.
Evrenin genişlemesinin bilimsel
otoritelerce kabul edilmesi;
Tarihsel gelişimi
Rus fizikçi alexander
friedmann en ufak bir etkide evrenin genişleyeceğini veya daralacağını
einstenin formülerinden giderek izah etti.Evrenin genişlemekte olduğunu açıkça iddialı bir biçimde ilk savunan kişi
Belçikalı “papaz ve bilim insanı “Yani Cübbeli gibi bir din alimi olan ama
farkı bilmisel araştırmalar yapan ve hikaye hurafe anlatmayan Lemaitre
olmuştur.(1)
Amerikalı astronom Vesto Slipher 1912 yılında galaksilerden
gelen ışığın tayfını
incelemeye başladı ve birçok galaksinin tayfı üzerindeki siyah çizgilerin
olmaları gereken yerden kırmızı uca doğru kaydıklarını buldu. Buna kırmızıya
kayma olayı denilir(*)
Ancak incelemeyi genişleten
ve kırmızıya kaymanın nedenini bulan kişi, o dönemin en büyük gözlemevi olan Wilson
Gözlemevi'nde çalışan Amerikalı astronom Edwin
Hubble oldu. Hubble, tayftaki kırmızıya kaymanın galaksilerin
uzaklaşmasının bir sonucu olduğunu buldu/ifade etti.Buna göre uzaklaşan
cisimden gelen elektromanyetik dalganın dalga boyu,
uzaklaşma süratine bağlı olarak her an sürekli bir biçimde artmaktadır.
Her an kuranda ifade edilen
bir biçimde sürekli olarak genişleyen bir evrenin içinde yaşamımıza fark
etmeden devam ediyoruz.
Ali imran / Ayet 118:
…Düşünürseniz, biz size ayetleri açıkladık.
Bilimsel birikimler(deney
gözlem hipotez teori vs…) ve yüksek teknolojiye sahip bilgisayar ve
teleskoplarla farkına varabilecğeimiz bu
hususun Kuranda bahsedilmesi elbette din
ve bilim ilişkisi adına olağanüstü bir olaydır.
Kurandaki bir diğer ifade ise
Enbiya 33 te bahs olunan “O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı... yaratandır. Her biri bir
yörüngede yüzmektedirler.”(diyanet işleri meali)
İfadesidir. Kuran'da Güneş ve
Ay'dan bahsedilirken her birinin belli bir yörüngesi(izledikleri belli bir yol)
olduğu vurgulanmaktadır.
Yapılan hesaplara göre güneş Solar apex
adı verilen bir yörünge boyunca vega yıldızı doğrultusunda saatte 720.000 km ;lik muazzam
bir hızla hareket etmektedir.
İki kısa örnektede görüldüğü
gibi din ve bilim arasında gayet uyumlu bir birliktelik görülmektedir.
Cübbelinin Nasa salaktır ifadesine
karşın İslam dünyasındaki astronomi çalışmaları:
İslam dünyasının bilim dünyasına ilk adımı eski Yunan eserlerini ve çeşitli kavimlerin yazmış
oldukları kitaplar tercüme etmek ile başlamış Müslümanlar tercümeyle
yetinmemişler kendilerine has eserler meydana getirmişlerdir.
Bunlar ortaçağ Avrupa düşüncesi (Rönesans reform) tamamen
kaplayan ilmi birikimin temellerini teşkil etmişlerdir.İlk çeviriler Halife el
Mansur . dönemlerinde olmuştır.ve bu tercümeler hakkıyla tam yapılamamıs bu
sebeple Harun er reşid el memun
zamanlarında bunların yeniden gözden geçirilmeleri icab etmiş . Buradan aslında
Halifelerin bilime ne kadar değer verdiklerini görmekteyiz.
“İslam dünyasında
astronomi alanındaki ilk çalışmalar 771 yılında Bağdat’a getirilen ve
İbrahim el fezari tarafından Arapçaya çevirilen Hindistan menşe’li sidzanta ile
başlamıştır..
Sasani devrinde evvelce derlenen Pehlevi dilindeki astronomi
çizelgeleri yani zik,(Tablolar, çizelgeler) kısa zaman içinde zic şekli altında
tercüme edilip genişletilmiştir.
İlk gözlemler (rasathane benzeri) pek hassas sayılmayacak
alet ve edavat ile İran’ın Güney batısındaki cundaysabur şehrinde dokuzuncu
asrın başlarında yapılmaya başlanmıstır.
Halife el memun’un kurmuş olduğu bey tul hikme müesse ile
alakalı olarak bağdatın semmasiye kapısı yakınında ihtida etmiş bir Yahudi olan
sind un ali ve Yahya bnu ebi un idaresi altında bir rasathane tesis
ettirmiştir.Burada çalışan İslam “Halifesinin astronomları” sadece ğçğün hareketlerini gözlemekle
kalmadılar aynı zamanda Almagest’ye yer alan bütün temel unusurları dikkai
çekecek şekilde kesin ve açık sonuçlarla tahkik ettiler.(güneşin ekliptik
düzleminin eğimi gündönümü noktalarının gök küresi üzeirndeki zahiri
ilerlemeleri vs.
Halife el memun bu rasathaneden ayrı olarak dimaşk şehrinin
dısında kasiyun dağının tepesine başka bir gözlemevi daha inşa ettirmiştir.
Bu dönemdeki Müslümanların astronomideki çalışmaları daha önceki
grek ve hindliler tarafından yapılmış olan eserlerin yerini aldı.
El ferğani halife adına nil nehrinin taşma kabarma
durumlarını ölçmüştür.anaeseri el mudhil ila ilm hey et il eflak eseri 1135
yılında Latinceye terüme edilmiştir.aynı eser ibraniceyede çevrilmitir.”(2)
“Müslümanlığın ilk yıllarından itibaren dini günlerin, namaz
ve oruç zamanlarının hesaplamasına yarayacak astronomi bilgisi daha da önem
kazanmıştır (Kıble doğrultusunun belirlenmesi vs). Bu dönemde çalışılan
astronomi konuları:
1. Coğrafi astronomi
2. Konum astronomisi (İlm-ül-eflak) Güneş, Ay, gezegen ve yıldızların görünür hareketleri.
3. Astroloji (İlm-i ahkam-ı nücum)
4. Zaman hesapları (İlm-ül rükat)
2. Konum astronomisi (İlm-ül-eflak) Güneş, Ay, gezegen ve yıldızların görünür hareketleri.
3. Astroloji (İlm-i ahkam-ı nücum)
4. Zaman hesapları (İlm-ül rükat)
İlk dönemlerdeki en önemli çalışmalar; Ay hareketine dayalı
bir takvimin oluşturulması ve yıldızların çok daha uzakta uzaya yayılmış
olduğuna inanılmasıdır. Yunanlılar ise o dönemde yıldızların Satürn gezegenin
dışında bir küre üzerinde bulunduğuna inanılıyordu.
İslam dünyasının astronomiye en önemli katkısı modern
gözlemevlerinin kurulmasıdır. Ayrıca bu gözlemevlerinde yeni gözlem aletleri
geliştirilmiş ve çok sayıda astronom yetiştirilmiştir. Bugün de gözlemevinin
önemi ve sayısı dünyada gittikçe artmaktadır.
Bağdat'ta 5. Abbasi Halifesi Harun el-Reşid zamanında
gelişmeye başlayan gözlemsel astronomi, 7. halife El-Mamun zamanında
daha fazla destek görmüştür. Dönemin büyük astronomu El-Battani yaptığı
çok duyarlı gözlemlerle, Güneş'in görünen hareketindeki düzensizlikleri
incelemiş, düğümler noktasının yılda 54".5 kaydığını, ekliptiğin ekvator
düzlemiyle 23° 35'
(doğrusu 23° 27' )
açı yaptığını hesaplamıştır. Ayrıca "Yıldızlar Bilimi" adlı bir
astronomi kitabı yazmıştır.
Bu dönemin (10. ve 11. yy) meşhur iki astronomu El-Sufi ve
El-Biruni‘dir. Mısırda ise İbn-Yunus yetişmiştir. 1260
yılında Hilagü Han desteğiyle Nasir-El Tusi tarafından Meraga'da
büyük bir gözlemevi kurulmuştur. Bu gözlemevi 50 yıl aktif hizmet etmiştir.
Bunu gören İlhanlı Hümümdarı Gazan Han, 1300 yılında Tebriz'de
giderleri Vakıf tarafından karşılanan bir gözlemevi kurmuştur. Burada Güneş
gözlemleri için yeni gözlem aletleri geliştirilip kullanılmıştır.
Yine Meraga gözlemevini inceleyen Muhammed Turgay
Uluğbey (Timur Lenk'in torunu) Semerkand'ta
başka bir gözlemevi kurmuştur. Burada büyük bir yıldız kataloğu (1018 yıldızın
adı, parlaklığı, konumu) yayınlanmıştır. Arapça yayınlanan kitap Farsça
ve İngilizce dillerine çevrilmiştir. Burada Kadı Zade Rumi ve Ali
Kuşcu gibi bilimadamları çalışmıştır.
Aslında, eski İslam dünyasındaki çalışmalar yeterince gün
ışığına çıkarılmamıştır. Bugün parlak yıldızların bütün dünyada kullanılan
isimleri genellikle Arapçadır. Algol, Aldebaran, Adhara, Almach sadece
"A" karakteri ile başlayan birkaç örnektir. Ayrıca Astronomik
terimlerin birçoğu da İslam kaynaklıdır, Zenit, Nadir, Azimut gibi.
Astronominin medresede eğitimi yoktu, ancak özel ders ve
kişisel çabalarla bu eğitim gerçekleşebiliyordu (çıraklık usulu). Fatih
Sultan Mehmed döneminde İstanbul medreselerinde Matematik ve Astromomi
dersleri okutulmuştur. 1610 yılında teleskobun icadından önce son
İslam gözlemevi III. Murat emriyle
Takiyyüddin tarafından İstanbul Tophane'de kurulan (1577) İstanbul
Gözlemevi'dir. Bu gözlemevi 2 yıl sonra yıkılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın
ölümünden sonra Osmanlılarda astronomların yerini musakkitler (namaz
saati, dini günler vb.) zaman hesaplayıcıları almıştır. Bunlar halk için
takvim, Padişah için ahkam (bir çeşit yıllık yıldız falı) hazırlarlardı.
Astrolojiye verilen önem o kadar büyüktü ki, Osmanlı idare teşkilatında bir
"Mektebi Fünunu Nücum" bile bulunmaktaydı. 1870 yılında Abdüllaziz
zamanında bir Gece Üniversitesi açılmıştır ve ilk konulan ders Astronomi
olmuştur.(3)”Bir başka örnek ise Hz.Ali’nin torunlarından olan Cafer us sadk a atfedilen bazı astroloji
ve kimya eserlerinin ona aitliği meselesi günümüz münekkitleri tarafından
münakaşa edilmektedir.(4)

Cübbelinin Gökbilim sözüne karşılık İslam
filozoflarının astronomiye katkıları;
Battani;Gözlem ve tetkilerini er-Rakka şehrinde yapmıştır.Trigonometrinin mucidi
Sinüs ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgindir.Ptolemy’nin vardığı birçok
neticelerde düzeltmeler yapmıştır.Battani ilimdeki gayesini şu şekilde ifade
eder;”İnsan Allah’ın varlığını birliğini kudretini ve eserlerinin
mükemmeliğini başta astronomi olmak üzere ilimler sayesinde öğrenebilir.Mesela
şu görünen yıldızlar üstünde yaşadığımız bu dünya ve dünyanın hareketleri
Allah’ın varlık ve birliğinin açık bir delilidir”.Ayın görünür
çaplarında yıl boyunca meydana gelen değişiklikleri ölçmede önceki filozofların
yaptığı çalışmalara katkılarda bulunmuş.Güneş ve ay hareketlerini yörüngelerini
daha doğru bir şekilde belirlemeye çalışmıştır.Kıble tayini konusunda
çalışmalar yapmış, güneş ve ay tutulmaları hakkında çalışmalar yapmıştır.Orta
çağ Batı dünyasında eserleri ilk defa Latinceye çevrilen Müslüman ilim
adamıdır.Yaşadığı devrin en önemli astronomudur.Kitabe’ l zic adlı
eserinde gök cisimlerinin hareketleri konusunda çalışmalarını kaleme almıştır.”…bu
eser yalnız İslam dünyasında değil orta çağ avrupasında ve rönesansın ilk
devirlerinde küre trigonometrisi sahasında önemli bir kaynak olmuştur. Bu kitap
yazılışından üç asır sonra batı’da anlaşılmış XII.yüzyıldan XIX. Yüzyıla kadar
tercüme ve şerhleri önce Latinceye, sonrada İspanyolcaya çevrilmiştir.(5)
Biruni:Dünyanın
döndüğünü ilk bulan kişidir.Bilim tarihçilerine göre Kopernikle başlayan çağdaş
gökbilim temelerini atmıştır.Matematik,tıp,felsefe,fizik ve astronomi vs…
alanlarında eserler yazmıştır.İlk kitabını 17 yaşında yazdı.Dünyanın kendi
ekseni etrafında dönüşünün, enlem boylam dairelerinin doğru bir biçimde tayin
ve tesbitini yapmıştır.Batıda”Aliboron” adıyla bilinen Biruni’nin yapıtları
birçok Batı diline çevrilmiştir.Biruni hiçbir eserinde tek bir bilime veya
konuya bağlı kalmamış birçok daldan söz etmiş bir kişiliğe sahiptir.UNESCO’nun
25 dilde çıkardığı Conrier Dergisi 1974 Haziran sayısını Biruni’ye
ayırmıştır.Kapak fotoğrafının altında “1000 yıl önce Orta Asya’da yaşayan evrensel
dahi Biruni; astronom ,tarihçi,botanikçi,eczacı,jeolog, şair,mütefekkir,matematikçi,
coğrafya ve hümanist” diye yazılarak tanıtıldı.(6)
Ömer Hayyam:Cebirdeki binom formülünü bulan kişi.Binom formülünün keşfi
Newton veya Hayam aittir.Dünyanın ilk rasathanesini kurmuştur.Günümüzde
kullanılmakta olan Miladi ve hicri takvimlerden daha çok hassas olan Celali
takvimini hazırlamıştır.Matematikte Pascal üçgeni olarak bilinen kavram aslında
Ömer hayam tarafından oluşturulmuştur.Ziyc
– i Melikşahi adında Astronomi ve takvime dair yazıları bulunan eseri
vardır.
Takiyüddin:İstanbul rasathanesini kuran ilk kişi 1557 yılında
3.Murat’ın fermanıyla Tophanede bir rasathane kurmuştur.Çağdaşı olan Tycho
Brahe ile aynı aletlere sahip olmuştur.Matematik alanındada çalışmaları
olmuştur.Çalışmalarında sinüs kosinüstanjant ve kotanjanttan söz etmiş ve
bunlaırn kanıtlamalarını yapmış cetvellerini hazırlamıştır.El çizimiyle
gözlemlediği kuyruklu yıldızları çizmiştir.
Dipnotlar;
(1) kuran hiç tükenmeyen mucize
syf 23 istanbul yayınevi
(2) Prof. Dr. Ph.K
Hitti. Siyasal ve Kültürel İslam tarihi çeviren Prof.Dr Salih Tuğ syf 509-510 ifav yayınları
(4) )
Prof. Dr. Ph.K Hitti. Siyasal ve Kültürel İslam tarihi çeviren Prof.Dr Salih
Tuğ syf 355 ifav yayınları , j.ruska
arabische alchemisten II Ğa’far alsadiq ,der sechste imam heidelberg 1924 , syf
49-50)
(5)Işık doğudan yükselir Syf 42-43 panama yayınları
(6)Unesco Conrier dergisi 1974
Haziran sayısı
* Kırmızıya kayma:bir nesneden
yayılan ışımanın dalga boyunun artmasıdır. Görülebilen ışık için bu ışığın
renginin elektromanyetik tayfın kırmızı yönüne doğru kaymasına karşılık gelir.
Tersine, dalga uzunluğunun azalması maviye kayma olarak bilinir. Evren'de
gözlenen galaksilerden gelen ışığın birkaç istisnaî durum dışında spektrumun
hep kırmızı bölgesine kaydığı gözlenir. Edwin Hubble, bu gözlemin sonucunda
Evren'in yönden bağımsız olarak genişlediğini söylemiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder