22 Kasım 2014 Cumartesi

Din ve bilim ilişkisi üzerine

Din ve bilim arasındaki ilişki birbiriyle uyumludur bilimin deneylerle ve uzun süreçler sonunda ortaya çıkardığı bilimsel teoremler buluşlar keşifler din ile tamamen uyum içerisindedir biri diğeri ile çelişmemektedir. Dine inananlar bilimi göz ardı etmeden doğanın tüm kanunları ve sistemleri arkasında akıllı bir dizaynın ve bir yaradılışın olduğuna inanır.Bilimi dinle savaşmak için bir araç olarak görmeyen tam tersine dini de objektif olarak değerlendirip her ikisinide bir değer olarak gören  ve uyumu fark eden toplumlar her zaman en ileri toplumlar olmuşlardır
Din ve bilimin kaynağı aynı mıdır?
Dinin kaynağı ilahîdir, . Allah’ın kendi gönderdiği buyruklar neticesinde din oluşmuştur. Bilim, Allah’ın yarattığı evreni ve hayatı, yine onun verdiği akıl sayesinde incelediğinden ilahî yönü olmakla din ile beraberdir.

De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir. Ankebut 20. Diyanet işleri meali,
Yani Kuranda Allah bizleri bilimsel araştırma yapmaya teşvik etmektedir.( Din ve Bilim bağlantılıdır sonucu ortaya çıkmaktadır.Din ve bilim arasında bir çatışma değil tam tersine bir uyum vardır Cübbeli gibilerin dediği gibi değildir İslam bilimi emretmektedir.)
Kuranın bir çok ayetinde “Düşünmek” ile alakalı ifadeler geçmektedir.;
Ali imran / Ayet 65: …Siz hiç düşünmüyor musunuz?
Enam / Ayet 80: …Hiç düşünmez misiniz?
Yazımıza birkaç örnekler ile devam etmek lazım.Mesela Bilim insanları, evrenin oluşumu hakkında tarih boyunca değişik görüşler ortaya atmıştır. Fakat bu görüşler incelendiği zaman hepsinin temelde iki farklı modelden birini savunduğu görülür. Bunlardan birincisi 1600'Iü yıllarda Newtonın ortaya attığı, hareketsiz ve başlangıcı olmayan evren görüşüdür. Bu görüşe göre evren, sonsuzdan beri var olmuştur ve sonsuza kadar da varlığını ve şu anki halini koruyacaktır(Ünlü filozof olan Aristo da evrenin ezelden beri var olduğunu ve sonsuza kadar var olacağını düşünüyordu). İkincisi ise günümüzde; çoğu bilim insanı tarafından kabul gören, evrenin bir başlangıcının olduğu görüşüdürKur’anda Zariyat 47 ‘de “Göğe gelince, biz onu ellerimizle kurduk, biz elbette genişleticileriz” ifade yer almaktadır.
Şimdi kuranın bu ifadesinin modern bilimle nasıl bir uyum içerisinde olduğundan bahsedecğeim.

Ayette “Evren, gök” diye çevirdiğimiz kelime Arapça “sema” kelimesidir. Bu kelime aynı Türkçe’deki “gök” kelimesi gibi hem Evren’i, hem Dünya’nın tavanını ifade eder. Yeryüzünün üstünün tümü “sema” diye adlandırılır.

Evrenin genişlemesinin bilimsel otoritelerce kabul edilmesi;
Tarihsel gelişimi
Rus fizikçi alexander friedmann en ufak bir etkide evrenin genişleyeceğini veya daralacağını einstenin formülerinden giderek izah etti.Evrenin genişlemekte olduğunu  açıkça iddialı bir biçimde ilk savunan kişi Belçikalı “papaz ve bilim insanı “Yani Cübbeli gibi bir din alimi olan ama farkı bilmisel araştırmalar yapan ve hikaye hurafe anlatmayan Lemaitre olmuştur.(1)
Amerikalı astronom Vesto Slipher 1912 yılında galaksilerden gelen ışığın tayfını incelemeye başladı ve birçok galaksinin tayfı üzerindeki siyah çizgilerin olmaları gereken yerden kırmızı uca doğru kaydıklarını buldu. Buna kırmızıya kayma olayı denilir(*)
Ancak incelemeyi genişleten ve kırmızıya kaymanın nedenini bulan kişi, o dönemin en büyük gözlemevi olan Wilson Gözlemevi'nde çalışan Amerikalı astronom Edwin Hubble oldu. Hubble, tayftaki kırmızıya kaymanın galaksilerin uzaklaşmasının bir sonucu olduğunu buldu/ifade etti.Buna göre uzaklaşan cisimden gelen elektromanyetik dalganın dalga boyu, uzaklaşma süratine bağlı olarak her an sürekli bir biçimde artmaktadır.

Her an kuranda ifade edilen bir biçimde sürekli olarak genişleyen bir evrenin içinde yaşamımıza fark etmeden devam ediyoruz.
Ali imran / Ayet 118: …Düşünürseniz, biz size ayetleri açıkladık.

Bilimsel birikimler(deney gözlem hipotez teori vs…) ve yüksek teknolojiye sahip bilgisayar ve teleskoplarla  farkına varabilecğeimiz bu hususun Kuranda bahsedilmesi  elbette din ve bilim ilişkisi adına olağanüstü bir olaydır.

Kurandaki bir diğer ifade ise Enbiya 33 te bahs olunan “O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı... yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.”(diyanet işleri meali)
İfadesidir. Kuran'da Güneş ve Ay'dan bahsedilirken her birinin belli bir yörüngesi(izledikleri belli bir yol) olduğu vurgulanmaktadır.

Yapılan hesaplara göre güneş Solar apex  adı verilen bir yörünge boyunca vega yıldızı doğrultusunda saatte 720.000 km;lik muazzam bir hızla hareket etmektedir.

İki kısa örnektede görüldüğü gibi din ve bilim arasında gayet uyumlu bir birliktelik görülmektedir.
Cübbelinin Nasa salaktır ifadesine karşın İslam dünyasındaki astronomi çalışmaları:

İslam dünyasının bilim dünyasına ilk adımı  eski Yunan eserlerini ve çeşitli kavimlerin yazmış oldukları kitaplar tercüme etmek ile başlamış Müslümanlar tercümeyle yetinmemişler kendilerine has eserler meydana getirmişlerdir.
Bunlar ortaçağ Avrupa düşüncesi (Rönesans reform) tamamen kaplayan ilmi birikimin temellerini teşkil etmişlerdir.İlk çeviriler Halife el Mansur . dönemlerinde olmuştır.ve bu tercümeler hakkıyla tam yapılamamıs bu sebeple  Harun er reşid el memun zamanlarında bunların yeniden gözden geçirilmeleri icab etmiş . Buradan aslında Halifelerin bilime ne kadar değer verdiklerini görmekteyiz.

“İslam dünyasında  astronomi alanındaki ilk çalışmalar 771 yılında Bağdat’a getirilen ve İbrahim el fezari tarafından Arapçaya çevirilen Hindistan menşe’li sidzanta ile başlamıştır..
Sasani devrinde evvelce derlenen Pehlevi dilindeki astronomi çizelgeleri yani zik,(Tablolar, çizelgeler) kısa zaman içinde zic şekli altında tercüme edilip genişletilmiştir.

İlk gözlemler (rasathane benzeri) pek hassas sayılmayacak alet ve edavat ile İran’ın Güney batısındaki cundaysabur şehrinde dokuzuncu asrın başlarında yapılmaya başlanmıstır.
Halife el memun’un kurmuş olduğu bey tul hikme müesse ile alakalı olarak bağdatın semmasiye kapısı yakınında ihtida etmiş bir Yahudi olan sind un ali ve Yahya bnu ebi un idaresi altında bir rasathane tesis ettirmiştir.Burada çalışan İslam “Halifesinin astronomları”  sadece ğçğün hareketlerini gözlemekle kalmadılar aynı zamanda Almagest’ye yer alan bütün temel unusurları dikkai çekecek şekilde kesin ve açık sonuçlarla tahkik ettiler.(güneşin ekliptik düzleminin eğimi gündönümü noktalarının gök küresi üzeirndeki zahiri ilerlemeleri vs.
Halife el memun bu rasathaneden ayrı olarak dimaşk şehrinin dısında kasiyun dağının tepesine başka bir gözlemevi daha inşa ettirmiştir.

Bu dönemdeki Müslümanların astronomideki çalışmaları daha önceki grek ve hindliler tarafından yapılmış olan eserlerin yerini aldı.

El ferğani halife adına nil nehrinin taşma kabarma durumlarını ölçmüştür.anaeseri el mudhil ila ilm hey et il eflak eseri 1135 yılında Latinceye terüme edilmiştir.aynı eser ibraniceyede çevrilmitir.”(2)

“Müslümanlığın ilk yıllarından itibaren dini günlerin, namaz ve oruç zamanlarının hesaplamasına yarayacak astronomi bilgisi daha da önem kazanmıştır (Kıble doğrultusunun belirlenmesi vs). Bu dönemde çalışılan astronomi konuları:
1. Coğrafi astronomi
2. Konum astronomisi (İlm-ül-eflak) Güneş, Ay, gezegen ve yıldızların görünür hareketleri.
3. Astroloji (İlm-i ahkam-ı nücum)
4. Zaman hesapları (İlm-ül rükat)
İlk dönemlerdeki en önemli çalışmalar; Ay hareketine dayalı bir takvimin oluşturulması ve yıldızların çok daha uzakta uzaya yayılmış olduğuna inanılmasıdır. Yunanlılar ise o dönemde yıldızların Satürn gezegenin dışında bir küre üzerinde bulunduğuna inanılıyordu.
İslam dünyasının astronomiye en önemli katkısı modern gözlemevlerinin kurulmasıdır. Ayrıca bu gözlemevlerinde yeni gözlem aletleri geliştirilmiş ve çok sayıda astronom yetiştirilmiştir. Bugün de gözlemevinin önemi ve sayısı dünyada gittikçe artmaktadır.
Bağdat'ta 5. Abbasi Halifesi Harun el-Reşid zamanında gelişmeye başlayan gözlemsel astronomi, 7. halife El-Mamun zamanında daha fazla destek görmüştür. Dönemin büyük astronomu El-Battani yaptığı çok duyarlı gözlemlerle, Güneş'in görünen hareketindeki düzensizlikleri incelemiş, düğümler noktasının yılda 54".5 kaydığını, ekliptiğin ekvator düzlemiyle 23° 35' (doğrusu 23° 27') açı yaptığını hesaplamıştır. Ayrıca "Yıldızlar Bilimi" adlı bir astronomi kitabı yazmıştır.
Bu dönemin (10. ve 11. yy) meşhur iki astronomu El-Sufi ve El-Biruni‘dir. Mısırda ise İbn-Yunus yetişmiştir. 1260 yılında Hilagü Han desteğiyle Nasir-El Tusi tarafından Meraga'da büyük bir gözlemevi kurulmuştur. Bu gözlemevi 50 yıl aktif hizmet etmiştir. Bunu gören İlhanlı Hümümdarı Gazan Han, 1300 yılında Tebriz'de giderleri Vakıf tarafından karşılanan bir gözlemevi kurmuştur. Burada Güneş gözlemleri için yeni gözlem aletleri geliştirilip kullanılmıştır.
Yine Meraga gözlemevini inceleyen Muhammed Turgay Uluğbey (Timur Lenk'in torunu) Semerkand'ta başka bir gözlemevi kurmuştur. Burada büyük bir yıldız kataloğu (1018 yıldızın adı,  parlaklığı, konumu) yayınlanmıştır. Arapça yayınlanan kitap Farsça ve İngilizce dillerine çevrilmiştir. Burada Kadı Zade Rumi ve Ali Kuşcu gibi bilimadamları çalışmıştır.
Aslında, eski İslam dünyasındaki çalışmalar yeterince gün ışığına çıkarılmamıştır. Bugün parlak yıldızların bütün dünyada kullanılan isimleri genellikle Arapçadır. Algol, Aldebaran, Adhara, Almach sadece "A" karakteri ile başlayan birkaç örnektir. Ayrıca Astronomik terimlerin birçoğu da İslam kaynaklıdır, Zenit, Nadir, Azimut gibi.
Astronominin medresede eğitimi yoktu, ancak özel ders ve kişisel çabalarla bu eğitim gerçekleşebiliyordu (çıraklık usulu). Fatih Sultan Mehmed döneminde İstanbul medreselerinde Matematik ve Astromomi dersleri okutulmuştur. 1610 yılında teleskobun icadından önce son İslam gözlemevi III. Murat emriyle Takiyyüddin tarafından İstanbul Tophane'de kurulan (1577) İstanbul Gözlemevi'dir. Bu gözlemevi 2 yıl sonra yıkılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra Osmanlılarda astronomların yerini musakkitler (namaz saati, dini günler vb.) zaman hesaplayıcıları almıştır. Bunlar halk için takvim, Padişah için ahkam (bir çeşit yıllık yıldız falı) hazırlarlardı. Astrolojiye verilen önem o kadar büyüktü ki, Osmanlı idare teşkilatında bir "Mektebi Fünunu Nücum" bile bulunmaktaydı. 1870 yılında Abdüllaziz zamanında bir Gece Üniversitesi açılmıştır ve ilk konulan ders Astronomi olmuştur.(3)”Bir başka örnek ise Hz.Ali’nin torunlarından  olan Cafer us sadk a atfedilen bazı astroloji ve kimya eserlerinin ona aitliği meselesi günümüz münekkitleri tarafından münakaşa edilmektedir.(4)
Cübbelinin Gökbilim sözüne karşılık İslam filozoflarının astronomiye katkıları;
Battani;Gözlem ve tetkilerini er-Rakka şehrinde yapmıştır.Trigonometrinin mucidi Sinüs ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgindir.Ptolemy’nin vardığı birçok neticelerde düzeltmeler yapmıştır.Battani ilimdeki gayesini şu şekilde ifade eder;”İnsan Allah’ın varlığını birliğini kudretini ve eserlerinin mükemmeliğini başta astronomi olmak üzere ilimler sayesinde öğrenebilir.Mesela şu görünen yıldızlar üstünde yaşadığımız bu dünya ve dünyanın hareketleri Allah’ın varlık ve birliğinin açık bir delilidir”.Ayın görünür çaplarında yıl boyunca meydana gelen değişiklikleri ölçmede önceki filozofların yaptığı çalışmalara katkılarda bulunmuş.Güneş ve ay hareketlerini yörüngelerini daha doğru bir şekilde belirlemeye çalışmıştır.Kıble tayini konusunda çalışmalar yapmış, güneş ve ay tutulmaları hakkında çalışmalar yapmıştır.Orta çağ Batı dünyasında eserleri ilk defa Latinceye çevrilen Müslüman ilim adamıdır.Yaşadığı devrin en önemli astronomudur.Kitabe’ l zic adlı eserinde gök cisimlerinin hareketleri konusunda çalışmalarını kaleme almıştır.”…bu eser yalnız İslam dünyasında değil orta çağ avrupasında ve rönesansın ilk devirlerinde küre trigonometrisi sahasında önemli bir kaynak olmuştur. Bu kitap yazılışından üç asır sonra batı’da anlaşılmış XII.yüzyıldan XIX. Yüzyıla kadar tercüme ve şerhleri önce Latinceye, sonrada İspanyolcaya çevrilmiştir.(5)
Biruni:Dünyanın döndüğünü ilk bulan kişidir.Bilim tarihçilerine göre Kopernikle başlayan çağdaş gökbilim temelerini atmıştır.Matematik,tıp,felsefe,fizik ve astronomi vs… alanlarında eserler yazmıştır.İlk kitabını 17 yaşında yazdı.Dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşünün, enlem boylam dairelerinin doğru bir biçimde tayin ve tesbitini yapmıştır.Batıda”Aliboron” adıyla bilinen Biruni’nin yapıtları birçok Batı diline çevrilmiştir.Biruni hiçbir eserinde tek bir bilime veya konuya bağlı kalmamış birçok daldan söz etmiş bir kişiliğe sahiptir.UNESCO’nun 25 dilde çıkardığı Conrier Dergisi 1974 Haziran sayısını Biruni’ye ayırmıştır.Kapak fotoğrafının altında “1000 yıl önce Orta Asya’da yaşayan evrensel dahi Biruni; astronom ,tarihçi,botanikçi,eczacı,jeolog, şair,mütefekkir,matematikçi, coğrafya ve hümanist” diye yazılarak tanıtıldı.(6)
Ömer Hayyam:Cebirdeki binom formülünü bulan kişi.Binom formülünün keşfi Newton veya Hayam aittir.Dünyanın ilk rasathanesini kurmuştur.Günümüzde kullanılmakta olan Miladi ve hicri takvimlerden daha çok hassas olan Celali takvimini hazırlamıştır.Matematikte Pascal üçgeni olarak bilinen kavram aslında Ömer hayam tarafından oluşturulmuştur.Ziyc – i Melikşahi adında Astronomi ve takvime dair yazıları bulunan eseri vardır.

Takiyüddin:İstanbul rasathanesini kuran ilk kişi 1557 yılında 3.Murat’ın fermanıyla Tophanede bir rasathane kurmuştur.Çağdaşı olan Tycho Brahe ile aynı aletlere sahip olmuştur.Matematik alanındada çalışmaları olmuştur.Çalışmalarında sinüs kosinüstanjant ve kotanjanttan söz etmiş ve bunlaırn kanıtlamalarını yapmış cetvellerini hazırlamıştır.El çizimiyle gözlemlediği kuyruklu yıldızları çizmiştir.


Dipnotlar;
(1) kuran hiç tükenmeyen mucize syf 23 istanbul yayınevi

(2) Prof. Dr. Ph.K Hitti. Siyasal ve Kültürel İslam tarihi çeviren Prof.Dr Salih Tuğ  syf 509-510 ifav yayınları


(4) ) Prof. Dr. Ph.K Hitti. Siyasal ve Kültürel İslam tarihi çeviren Prof.Dr Salih Tuğ  syf 355 ifav yayınları , j.ruska arabische alchemisten II Ğa’far alsadiq ,der sechste imam heidelberg 1924 , syf 49-50)

(5)Işık doğudan yükselir Syf 42-43 panama yayınları

(6)Unesco Conrier dergisi 1974 Haziran sayısı


* Kırmızıya kayma:bir nesneden yayılan ışımanın dalga boyunun artmasıdır. Görülebilen ışık için bu ışığın renginin elektromanyetik tayfın kırmızı yönüne doğru kaymasına karşılık gelir. Tersine, dalga uzunluğunun azalması maviye kayma olarak bilinir. Evren'de gözlenen galaksilerden gelen ışığın birkaç istisnaî durum dışında spektrumun hep kırmızı bölgesine kaydığı gözlenir. Edwin Hubble, bu gözlemin sonucunda Evren'in yönden bağımsız olarak genişlediğini söylemiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder